
Sensizliğin şehrindeyim, bütün acziyetimle şimdi ben
Her şey yorgun içimde, bu ezeli inkisar neden?
Aşarak okyanusları bir gün, beldene gelsem
Avuçlarımda eski bir vefa, mahcub gözlerimde nem
Adımlarını iştiyakla kucaklamış olan, o kutlu diyar
Azad edilmiş bir zemheri , kadar bahtiyar
Kurak iklimlerin bedevi soluğu, ruhuma ağyar
Sensizliğin mevsiminde, her an dehlizdeyim yar
Baht-ıbeyaz kervanlara, kalender bir şah olurken sen
Bir anlama kavuşuyor, kelebeğin sırtındaki, bir günlük desen
İkbalinden memnun bir yağmur geçiyor, cansuyunu içen
Meftun bir rüzgar esiyor, siyah zülüfüne değipte geçen
Her yeni eskidi, gidişinin ardından, kirlenmiş sözler bile
Sen kimseyi incitmezken, ömrüne zerk olmuş çile
Rahman'dan sitem düşsede, kemiği olmayan dile
Ecrin denizinde boğulan vebal, birgün vurur sahile
Yoklayış cenderesinde ezilmeye az kaldı; yollar kavisli
Ezeli düsturlar siyaha belendi, kandiller isli
Nurun karanlığı boğdu diye mehtap bile sisli
Bu lal sessizlik; aya bıraktığın nişane kadar hisli
Yokluğunu farketse, ne yeşile boyanırdı kainat ilk baharda
Ne ışık mahzenden çıkıp, çalım satardı neharda
Ve gururlu çiçekler, meydan okumazdı kışta, karda
Kendisinden geçilemeyen, ser de sen olurdun, yarda
Tebessümlerinde ağırladığın, inci misali yaşlar
Bir melal tufanıyla mahzun, ağlamaya başlar
Kahrından kendini parçalasa, taifteki taşlar
Ve nedamet yangınlarında, küle dönse tüm savaşlar
Acıya aşinaydı yürek, son seansta bitab düştü
Ahşap rahleye arş-ı aladan, ulvi bir hitapdüştü
Miracın mabedine serilen seccade,
huşudan kalma bir süzülüştü
Şifahen seni anmayan kalbe necat, bir hayaldi, bir düştü
Yeni açmış bir goncayı, nasıl incitemezse insan
Doğumların en kutlusuyla öyle müftehir nisan
İtidalin karşısında, el pençe divana dursa isyan
Nakkaşın fırçasıyla , dağlara işlenmiş iki kelime
Seçilmiş ve Övülmüş; mütevazı görkemiyle vird olurken dilime
Salmayın köhne sevdaları, acemi yüreğime
Ben yeşil bir aşk gizledim, gönül cebime
Kır kalemi ey şair! ilhamın nerde senin
Nihai zamanlardan, haberi yok kimsenin
Peçesi düştü mecazın, kalmadı söz nazenin
İmla hatasına banmış, hatalarla gölgelenmiş tenin
Bunca yıl, bakımsız heveslerin celbiyle oyalandım
Kah;duvağı açılmamış hayallere aldandım
Kah;ebruzenin davetkar tılsımlarına boyandım
Huzurun kitabesinde, sadece bir yalandım
Gençliğim; divane ırmağa düşmüş , asi motifli kilim
Ayak değmemiş çöllerin, nefesine aşina değilim
Şaha kalkan isyanlaraysa, içimdeki eğilim
Yegane şiarım olur;''Beşikten mezara kadar ilim''
Andolsun;Hurma ağacına, çavdar tarlasına ve aziz suya
Zafer yazılacak, göğe bir gün, tuzak düşerken pusuya
Kederli sofrana mihman olmak için, dalarken derin uykuya
Mücella tesbihlerden, bir imame düşüyor, Mina'daki kuyuya
Hercai yanlarımı toparlayıp, şarkın vadilerinden
Bir nur katresi olsam, çatılmamış kaşlarını bezeyen
Visalin müjdesi olur şimdi, hayallerimi süsleyen
Ve hazanımdır efkar; avare depremlerin enkazında inleyen
Dünya dönmekten bıkmış adeta, her şey bezgin, yoksun sen
Sensizliğin şehrindeyim, bütün acziyetimle şimdi ben
çok guzel bır sıır yazan kardeşimin ellerıne sağlık...
YanıtlaSil