Filbahar
on’a erdik
on’a erince dedik ki biz geldik biriktirdiğimiz tümleçlerle
adımız yokluk esamesinde mevcut bir gülümseme gibi kokan
güleç taraflarımızla ağlayan ve ağlayan tarafıyla sahici
ve belirgin doğulu sancılar çeken bizler…
gizli öznelerimiz de vardı ardına saklandığımız utangaç tarafımızla
arsız bir parça kondurup dilimize arlıca taş attık sapanlarla
yüklemsiz seviyorumlarla birleşen hasretlerimiz de vardı
öznelerini yitirdiğimiz bir savaşta en çok da ‘’ biz’’ olarak
dikildik, biz yusuf’un kanlı gömleğiydik
yakub’un ağlayan gözleri
musa’nın asasıydık
yanmışlığımız bir ‘’hira’’ olamayışımızdandır
bir gün dünya kirlerini döktüğünde ortaya
güneş beslemesiz bıraktığında gözlerimizi
yeneceğiz bileğimizin kuvvetinden kaçan kancık pusuları
yıkacağız, ebabil sürüsü gibi ateş taşları bırakacağız
zalimliği yayana, bizi ışıksız bırakana, yolumuzu tıkayana
öfkelerimizi katacağız, gözlerimiz en sahici bakışlarını fırlatarak
yine ‘’biz geldik’’ diyeceğiz.
bir edat gibiydik belki de bu yüzden benzettiğimiz ve yönelttiğimiz eylemlerimizle
bağlaçlar gibi uzlaştırıcı bir nihayet edinmek için
didiksiz ve kolaçansız bırakmadan edimselliğimizi
istikametin en iyi yönerge olduğunu hatırlatarak pusulamızla
geldik diyoruz.
On’a ermek için verdiğiniz emek
alın terimizin katışıksız karşılığını verdiği için bizlere
hamdolsun diyoruz
bahar geldi bahar geçti baharları izleyen gözlerimiz ve bedenimizle
kalbimizi besledik çiçek mayınlarıyla
Onuncu sayıda filbahar
Onuncu baharda filbahar
Oldu.
on’a erdik
on’a erince dedik ki biz geldik biriktirdiğimiz tümleçlerle
adımız yokluk esamesinde mevcut bir gülümseme gibi kokan
güleç taraflarımızla ağlayan ve ağlayan tarafıyla sahici
ve belirgin doğulu sancılar çeken bizler…
gizli öznelerimiz de vardı ardına saklandığımız utangaç tarafımızla
arsız bir parça kondurup dilimize arlıca taş attık sapanlarla
yüklemsiz seviyorumlarla birleşen hasretlerimiz de vardı
öznelerini yitirdiğimiz bir savaşta en çok da ‘’ biz’’ olarak
dikildik, biz yusuf’un kanlı gömleğiydik
yakub’un ağlayan gözleri
musa’nın asasıydık
yanmışlığımız bir ‘’hira’’ olamayışımızdandır
bir gün dünya kirlerini döktüğünde ortaya
güneş beslemesiz bıraktığında gözlerimizi
yeneceğiz bileğimizin kuvvetinden kaçan kancık pusuları
yıkacağız, ebabil sürüsü gibi ateş taşları bırakacağız
zalimliği yayana, bizi ışıksız bırakana, yolumuzu tıkayana
öfkelerimizi katacağız, gözlerimiz en sahici bakışlarını fırlatarak
yine ‘’biz geldik’’ diyeceğiz.
bir edat gibiydik belki de bu yüzden benzettiğimiz ve yönelttiğimiz eylemlerimizle
bağlaçlar gibi uzlaştırıcı bir nihayet edinmek için
didiksiz ve kolaçansız bırakmadan edimselliğimizi
istikametin en iyi yönerge olduğunu hatırlatarak pusulamızla
geldik diyoruz.
On’a ermek için verdiğiniz emek
alın terimizin katışıksız karşılığını verdiği için bizlere
hamdolsun diyoruz
bahar geldi bahar geçti baharları izleyen gözlerimiz ve bedenimizle
kalbimizi besledik çiçek mayınlarıyla
Onuncu sayıda filbahar
Onuncu baharda filbahar
Oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder