3 Şubat 2012 Cuma

üşürken esmerleşen yanımızdı yangınımız

herkes’e

üşürken esmerleşen yanımızdı yangınımız
korkumuzun cüretsiz feryatları
lokmasız bıraktı yetimliği

bir Filistin, Bağdat ve ismi sayıklanan merhamet
ey dilime doladığım cevher
gözlerimi diktiğim dağlar
metanetli ayı böler fütursuz
sen gör ki bildiğim üç isim
merhametten, aşktan, hayattan

biri birine çarpışınca kanar dudaklarım
kanar hakkına alev düşmüş gözlerim
bir yetim incinirse şayet

kapımı çalın, kırın camlarımı
sokakları kana bulayan iki zemheri
biri ateş hattındaki esmerleşmiş tenleri
diğeri beyaz yüzlü insanların sesleri

insanlık adına yaman türküler
dillendire dillendire aşıldı ezberim
üç çığlığın seferi atların nallarında
sayıklanan bir rüya gibiydi.

ey insalık kara lahitler yazılırken
çatladı sodom ve gomore


siz wall stretlerde üçüncü seans sonlarında
dengesiz bakışların kulvarında
ezerken marjinal kuytuları
en gerçekçi yanımızdan uyandırdı bizi
açlığımız.

iki fedai çatlatırcasına sürer atını
bizim çölde her muhteşem Süleyman değildir
oysa ki elimizdeki nizam Belkıs’dan
ve bir kuyudan yankılanan
yusufların armağanıdır.

bismillah de atan kalbim
uykusuz bir taşralı kadar yorgun
gök serildi düşlerimize
yanlış bir renk seçiminde
elimizde ferman yazılarıyla
gri öyküler besledik heybemizde

bizi doğarken boşalttılar tapınaksız şehirlere
mabetlerimizi gönlümüzde taşırken
en faydalı sözleri katık etmiştik oysaki
kavlimize.
unutturulmadan evvel.

bizi yargıladılar, göğsümüze doğradıkları
korkak seslerle aşmaya mecbur kaldık
karanlıkları.


bir seyyah olduk, adımlarken metropolleri
yüzümüze fışkırdı intikamı yeryüzünün
kini acıydı, zoru ölüm, kanı zamandı
elimizde tutuşmuştu artık
hainliğin ve gaddarlığın silsilesi…

üşürken esmerleşen yanımızdı
yangınımızrengimiz bir şiirin son satırında
dillendirildi.
artık yaşamaya mecburduk.

bilal can

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder