16 Mayıs 2011 Pazartesi













YALNIZLIK MEVSİMİ
Yürüyorum bir manânın
düşsel hazinesine
Ve üşüyorum yalnızlığın mevsiminde
Ezelden kırgınım zaten
mart güneşinin yalan ifadesine
Bu kaçıncı zemheri?
Bu kaçıncı kabuk bağlayışı yaralarımın?
Geçti diye kaldırıp rafa konulmaz ki acılar
Gözyaşı denizinde çırpınırken sancılı martılar

Gözlerin dalışında boğulunca kıyısız bir tebessüm
Tafrasından önce gelir bu kez fırtına
Cerrâhi günlere sızar derin kesikler
Kan dokunur yavaş yavaş sivil hüzünlere
Her ihtimale karşı serin tutulan aydan
Sıcak bir gözyaşı düşer sonra bekleyen hayallere

Ben umudu kuyulardan çıkarıp güneşe tutsamda
Çok derinmiş meğer mavisi hatıraların
Şimdi bir dağ başının beyaz örtüsüyle oyalıyorum
Eskidikçe pahası biçilmez olan dualarımı

Neşter değdi kalbimdeki cevapsız sorulara
Sayıklayan bir hastaya dönerken geçmeyen zaman
Yıllar geçti aradan, sayılmaz oldu artık gündönümleri
Bu kaçıncı zemheri?
Bu kaçıncı kabuk bağlayışı yaralarımın?


Hayat hep aynı hayat oysa, acı ve hüzün aynı
Peşin hükümlerle kendini kaybetmemek o kadar kolay mı?

Gidilen yolların tozu,
Geride bırakılanın genzini yakar
.. birazda kırılgan olur
Kilitli kapıların nefesi
Ve gönlümün serin sularında kaybolur gider
En çok yalnızları seven
Issız şarkıların sesi

1 yorum:

  1. cok manalı ve derın .. kalemıne saglık
    uftade..

    YanıtlaSil