28 Haziran 2010 Pazartesi

tarıfı yok...

Tarif-i Yok

Hüzün çarkının dişlileri arasında öğütülmekte yine gönlüm.
Puslu gözlerimle seçemediğim satırlara eklemeye çalışıyorum çalınmış umutları.
Taşı özgürlük adına sıkan eller gibi bırakmıyor acıyı yüreğim.
Aklıma gelen her şey gözyaşı diye akıyor içime.
Çaresizlik mi bu kulaklarımda çınlayan ses yoksa sabır için olgunlaşan bir uğultu mu?
Üstüme düşen her gölge bir yük, nasırlı omuzlarımda…
Satır aralarına sıkışan bir feryat defnediliyor tarafımca, sitemler mezarlığına.
Kıyıları döven hırçın ve inatçı bir dalga gibi geçiyorum sessizliğin içinden.
Yanıma kar kalıyor aldanışlarım.
Kendimi kandırma oyununda baş rol oynuyorum.
Alıp alıp yırtığım her gidiş bileti gebe kalıyor dönüşüne.
Yer bulamıyorum kimsesizler terminalinde…
Terk ediliyorum başı boş duraklara.
Ardına düştüğüm her rüzgar kesiliyor yağmuru beklemeden.
Ve tamamlanmamış cümlelerin sonuna konan üç noktaya benziyor kaçışlarım.
Sansürsüz korkular birikiyor ceplerimde.
Beyhude bir dehşeti fısıldıyor yalnızlık darağacına astığım düşlerime.
Durgun suların yosunlu kalabalığını yaşıyorum yeniden.
Ömründen düşen her yaprak savruluyor bilmediğim uzaklara.
Beni bulan yine ben oluyorum kayıplar kuyusunda..

Aytekin KALYONCUOĞLU

1 yorum: