20 Şubat 2012 Pazartesi


Suriye Rejiminden Bir Komplo Daha



26/9/2011

Baas Partisine Bağlılık.

Komşu ülkemiz Suriye’de Baas rejimi boyunca halkın hükumetten çekmediği birşey kalmamış. Kendi fikrini savunamamış, kendi inancını rahatça yaşayamamış ve kendini ifade etme hakkı verilmemiş. Her vatandaş doğduğu andan beri Baas rejimine bağlı olmak zorunda. çocuklar okula girdiği zaman, okullara özel olarak Baas’ın bir kolu olan “Talae El-Baas” yani “Baas öncüleri” anlamına gelen organizasyona bağlılık yemini eder. okullarda her zaman Baas rejimi övülür, Esad ailesi övülür ve hükumetin yaptığı tüm siyasi yanlışlar doğru olarak gösterilir ya da hiç anlatılmaz. Mesela, Hafız Esad orduda görevliyken iktidar karşılığında İsrail’e Golan tepelerini vermişti. İsrail bu tepeleri teslim aldığında Suriye ordusu tarafından İsrail’e karşı bir kurşun bile sıkılmamış; fakat bu hiç bir zaman anlatılmaz. Ben de bir Suriyeli olarak orada iki yıl okumuştum ve aldığım eğitimde Osmanlı İmparatorluğu’nun Suriye’yi zalimce bir şekilde işgal ettiği ve Suriye halkına işkence ettiği anlatılır.

Eğitimden başka, devlet dairelerinde görev almak isteyen herhangi bir vatandaş Baas rejimine bağlılık yemini etmelidir. Ticaret yapmak isteyen her vatandaş mutlaka ve mutlaka, Suriye ekonomisini elinde tutan Beşar Esad’ın yeğeni olan Rami Mahluf’a ait şirketlerden biriyle ortak olarak çalışmalı. Ayrıca her işi halletmek için ödenmesi gerek rüşvetler, devlet dairelerindeki hırsızlıklar, dönen dolaplar…

Siyasi yönden ise ülkede aktif bir şekilde çalışan tek parti Baas partisidir. Bunun haricinde kurulan tüm siyasi partilerin daha doğrusu siyasi particiklerin ülkedeki çalışma alanı kısıtlıdır, ayrıca bu particikler de bir şekilde Baas partisine bağlıdır.

Baas partisine karşı düşüncelerini savunmak isteyenler ise tutuklanır ve aylarca hatta yıllarca hapishanelerde bırakılır ve muhakeme bile edilmez. Tutuklanan kişi hakkında bilgi almak isteyen ailesin-e ise herhangi bir bilgi verilmez.Bu 30 hatta 40 yıl bile sürebilir. Nitekim bunu yaşayan çok akrabalarım var. 1982 olaylarında tutuklanmış ve halen hapishanelerde olan akrabalarım var ve onlar hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Öldüğü ve ya yaşadığı hakkında bilgisi olmayan eşleri ne yapacaklarını bilmez.

1982 yılında Baas rejimine karşı ayaklanmak isteyen halka katliam uygulanmıştı. 2 milyon insan sınır dışı edilmişti ve şuan bunların sayısı 13 milyon. Evet 13 milyon Suriyeli dünyanın heryerinde yaşıyor ve kendi ülkelerine dönmeleri yasak.

İnsanlara zorla Esad’ı sevdikleri ve Baas rejimine bağlı oldukları söyletilir. Aksini söyleyen insan ise bir şekilde halkın içine iyice sızmış olan istihbarat aracılığıyla duyulur, tutuklanır ve işkence ettirilerek Baas’a bağlı olduğu söyletilir.

İşte Suriye’de yüzde 99 oy alan Baas Partisi başarısının sırrı...

Halk Tüm Bunlara Karşı Çıktı Fakat Faturası Kanlı Oldu

Tüm bu sıfatlara bürünmüş Esad ailesine ve bu özelliklere sahip olan Baas partisine bağlı kalmak istemeyen halkın bu rejime karşı eylemleri, mart ayında Dera’nın sokaklarında “Halkın isteği rejimin düşmesi” sloganlarını yazan çocukların tutuklanıp işkence edilmesiyle patlak verdi.

Halka karşı sokaklarda gösteriler yapan halka kanlı bir şekilde cevap verildi. Beşar Esad’ın kardeşi olan Mahir Esad’ın başında olduğu 4. Mekanize Tümeni Suriye’de gösteriler yapılan illerde şiddet saçtı. Bunun bilançosu mart olaylarından şimdiye kadar BM’nin verdiği resmi rakamlara göre 2700 ölü. Fakat bu olayların içerisinde olan ve olayların başından beri gösterileri organize eden, haberleri internet yoluyla dünyaya ileten Yerel Koordinasyon Komiteleri’nin verdiği rakama göre Suriye’de olaylar başladığından beri 10 bin insan hayatını kaybetmiştir. Ayrıca 10 binlerce insanın yaralı olduğu ve daha fazlasının da tutuklu olduğu belirtiliyor.

Tüm Bu Şiddete Rağmen Yine de Çekimserlik

Tüm bu anlattığım şiddete rağmen halen halkın büyük bir kısmı çekimser durumda. Özellikle Halep ve Şam illerinde. Bunun nedenlerinden biri, bu illerde halkın büyük bir kısmının ticaretle uğraşmasıdır. Nitekim başta belirtmiştim ki, Suriye’de ticaret yapmak isteyen herkes mutlaka hükumete bağlı olan şirketlerle ortak olarak çalışmalıdır. Bu yüzden hükumete karşı çıkan her tacir, işlerini kaybetmekten korkar.

Başka bir nedense yine başta belirttiğim, halkı Baas’a bağlı etme çalışmalarıdır. Nitekim olaylar başladıktan bir buçuk ay sonrasında başkentte rejime destek amaçlı bir gösteri düzenlenmişti ve çok büyük bir sayı elde edilmişti. Çok kalabalık olan bu gösteriye katılanların tamamının rejimi desteklediği sanılıyordu fakat gerçekte öyle değil. Tüm illerdeki devlet dairelerinde çalışanlar Baas’a bağlılık yemini olduğu için hepsine zorunlu katılım belgesi gönderilmişti ve hepsinin katılması zorunluydu.

Suriye’deki muhaliflerin son bir yılda kurdukları “Şam İnsan Hakları ve Demokratik Araştırmalar Merkezi” nin yaptığı araştırmaya göre 15 Mart’tan bu yana yüzde 85’i Baas rejimine karşı olan halkın sadece yüzde 35’i aktif olarak ya gösterilere çıktı, siyasi çalışmalarda bulundu ya da medya çalışmalarında bulundu. Yani yüzde 50’lik muhalif kesim, Baas rejimi kurulduğundan beri halkına saçtığı korkulardan dolayı tüm bu şiddete rağmen çekimser olmayı kabul etmiştir.

Baas Rejiminin Türkiye Üzerinden Oynadığı Oyun

Suriye halkı bu zorlu mücadelelerinde gerek hükumet bazında gerekse halk bazında tüm ülkelerden destek talep etti. Kimi ülkeler bu katliamı kınadı, kimileri sadece rejimi uyardı, kimileri rejimden yana durdu, bazı ülkeler ise bu kanlı uygulamalara desteğini esirgemedi.

Bazı ülkelerde ise halk, Suriye halkına destek için sokaklara dökülüp bu yardım talebine icabet etti. Örneğin burada, İstanbul’da her hafta Suriye Konsolosluğu’nun önünde eylemler yapıldı, bu katliam ve şiddet kınandı, Suriye halkına destek mesajları gönderildi.

Bu süreçte Arap ülkelerinden net bir destek bekleyen Suriye halkı bu desteği görememiştir. Tüm Arap ülkeleri sessizliği tercih etti; fakat Türkiye bu süreç boyunca gerek maddi olarak gerekse siyasi olarak Suriye halkına destek verdi. Bu tabloyu gören Suriye halkı tek güvencesinin Türkiye olduğunu gördü.

Bundan endişe duymaya başlayan Baas rejimi, bu güvenceyi karalamak için elinden geleni yaptı. Nitekim Suriye’den Türkiye’ye sığınan halkın kaldığı mülteci kamplarının içine kendi adamlarını sızdırarak Türkiye hakkında, kötü muamelere maruz kaldıkları, yemek verilmediği, çadırların kötü olduğu ve mültecilerin Türk görevliler tarafından rencide edildiği gibi çeşitli söylentiler çıkartmaya başladılar. Nitekim bunun son örneğini son günlerde duyduk. Yine Baas rejimine bağlı olan Suriye’nin tek haber ajansı SANA, Fatma isimli bir kadının mülteci kamplarında Türk görevliler tarafından tecavüze uğradığı haberini yayınlamıştı. Fakat bu haberin yalan olduğu ve tüm mülteci kamplarına sorulduktan sonra böyle bir kadının zaten mülteci kamplarında hiç olmadığı belirtildi.

Son zamanlarda da haber sitelerinde çok yer alan Hüseyin Harmuş olayıda aynı şekilde rejim tarafından uydurulan bir yalandı. Hüseyin Harmuş Suriye’nin ordusundan ayrılıp “Özgür Suriye Ordusu” nu kuran bir yarbay. Can güvenliği için Suriye’den çıkıp Hatay’a sığınmıştı fakat Suriye istihbaratı tarafından kaçırılıp Suriye’ye geri götürüldü. Ama bu olayı kullanmak isteyen Suriye rejimi, Türkiye’de hassas bir konu olan PKK’yı kullanarak, Türkiye’nin Hüseyin Harmuş’u 9 PKK’lı karşılığında teslim ettiğini belirtti. Fakat bu haberin gerçeklik payı yoktur.

Son olarak, Irak'a yük götürdükten sonra Suriye üzerinden Türkiye'ye döndüğünü belirten Türk tır şoförleri, komşu ülkede 5 ayrı noktada taşlı sopalı saldırıya uğradığını öne sürdüler ve bazı bölgelerde sivil kişiler tarafından durdurulduklarını belirttiler. Kendilerine Türk olup olmadıklarının sorulduğunu, Türk oldukları öğrenildiğinde, araçlara taş ve sopalarla saldırıldığını ve bu sırada da Türkiye’ye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretler edildiğini belirttiler.

Bu olayda Baas rejimi kendi adamlarını gönderdi ve kendilerini muhalif olarak gösterdiler. Daha sonra Türkiye’ye hakaret ederek, Türklere ve Suriyelilere, Suriyelilerin Türkiye’ye hiç güveni kalmadığını göstermek istediler. Amaçları ise Suriye halkının Türkiye’ye olan güvenini ve Türkiye’nin Suriye halkına yardım çalışmalarını propaganda etmekti.

Türkiye ve Suriye halkının bu oyuna gelmemelerini temenni ediyorum...

Mohammad AKTA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder