BİR YED-İ BEYZA GEZİNİR ERZURUM DAĞLARINDA
Nazlı nazlı süzülen kartanelerinin sessizliği
Tandırın sıcağında korlaşan narın kimsesizliği
Bir yed-i beyza gezinir Erzurum dağlarında
Serin buselerle nabzını yoklar beyaz ipeksiliğin
Umumi bir matem havasına bürünür Palandöken
Sakin esintilerle yüzlere vurur rüzgar
Yapma aşkların çürük tohumları sökülür kızılcık dallarından
Marifetli nameler dökülür sonra
Duru sözlerle süslenen destansı vurgunlaran
Saat Kulesi dökse içini, ne mekan kalır ne zaman, silinir anlar
Ezan sesini böylesine huşuyla dinlemedi yıldızlar
Güneşin tavafıyla başı dönen dağların,
Mor bir dantela gibi dizilir eteklerine reyhanlar
Binlerce sarı gelin,çiçek kisvesiyle kırlarda ffilizlenir.., haziransa aylardan
Serinliğinde huzur biriktiren Çoruh, şahlanmaya meyletmez buzlar çözüllmeden
Uyur sessiz sedasız zemherinin kalbinde; ve sonra çarparak mahmur akşamlara
İcabet eder davetsiz çağrılara,
Zafer kokulu yaşmaklar çekilir bulutlara
Cengaver türküler bestelenir semaver buharında
Esmerleşen yazgıların siyahını çalan oltu taşı , menfur kalplere devrederken isim hakkını
Salgın hastalıklar kadar iniltili bir seyyah kesilir derviş karıncalar
Ne sansürlü gözyaşları gördü istiklal rüyaları
Erzurum;
İçi daima buruk bir anne olur, puslu sabahlarında
Gözaltına alınmış masum bir sanık olur , hazan akşamlarında
Yed-i beyza ve Erzurum; ezelde söz kesmiş iki aşık gibidir
Dağlarının hüznünden aldığı ilhamla,
Duvarda çiçek bitiren sarmaşık gibidir...............
..............................
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder